KATEGORİ
Kıymetli Dostlarım,
"GELİŞİ GÜZEL ZAMANLAR" yoğun bir çalışmanın ardından nihayet çıktı. Seçkin kitapçılarda; D&R, idefix, kitapyurdu, ÖTÜKEN gibi internet mağazalarında sizleri bekliyor. 



"Denize atılan bir şişe her kitap. Asırlar kumsalda oynayan birer çocuk. İçine gönlünü boşalttığın şişeyi belki açarlar, belki açmazlar..."
Cemil MERİÇ

EVLENEBİLİR MİYİM BABA?

 

   Bir zamanlar, bir genç herkes gibi evlenmek istiyordu. Zengin bir ailenin çocuğuydu.  Bu niyetini ailesine açtığında, babası ona şöyle dedi:

   “Elbette oğlum, elbette evlenebilirsin. Ama bana kendi “alın teri”nle kazandığın bir altın getirdiğinde, seni evlendirebilirim.”  

Delikanlı babasının bu sözlerine gülümsedi. Ne kadar da kolay bir sınavdı bu böyle! Ertesi gün gider annesinin altınlarından bir tane alır ve gururla babasına verirdi.  Altın lirayı götürüp babasının avucuna koydu. Babası hiçbir şey söylemeden, altını evlerinin yanından akan nehre fırlattı.   Çocuk, altının düştüğü nehre şaşkınlıkla bir-iki saniye baktıktan sonra, babasına döndü ve sordu:

      “Şimdi evlenebilirim, değil mi babacığım?” Babası başını iki yana salladı:    “Hayır oğlum. Sana kendi alın terinle ve emeğinle kazandığın bir altın getirmeni söylemiştim. Bu altını sen kazanmamışsın ki…”   Genç delikanlı  babasının gerçeği nasıl keşfettiğini anlayamamıştı. Ertesi gün bu defa annesinden bir altın daha borç aldı ve parayı babasına götürdü.

   Babası altını aldı ve yine nehre fırlattı. Çocuk bir kez daha şaşırmıştı:

   “Bunu niye yapıyorsun baba, anlamadım. Ama işte sana bir altın getirdim, artık evlenebilir miyim?”

   Babası bu defa da izin vermedi oğluna:   “Bu altını da sen kazanmamışsın!”

   Delikanlı babasının yanından ayrıldıktan sonra, uzun uzun düşündü. Tekrar annesinin yanına borç altın almak için gitti. Ancak annesi altınlarının bittiğini bu yüzden ona altın veremeyeceğini söyledi. Çünkü hazıra dağlar dayanmazdı.  “Öyleyse bu gün çalışayım kazandığım parayla akşama bir altın alırım ve babama götürürüm” diye düşündü. Kan ter içinde çalıştı ve çok yoruldu. Akşam altını alıp eve geldiğinde yorgunluktan kımıldayacak hali yoktu.

  Alın teriyle kazandığı altını babasına verdi. Babası her zamanki gibi parayı nehre atmaya hazırlanıyordu ki, oğlu can havliyle babasının kolunu tuttu ve şöyle dedi:

   “Hayır baba! O altını nehre atamazsın! Onu kazanmak için neler çektiğimi biliyor musun sen?”

   Babası, yüzünde ışıltılı bir gülümseme ile elini oğlunun omzuna koydu ve:  “Oğlum işte şimdi evlenebilirsin” dedi. “Çünkü emeğinin karşılığı olan bu paranın değerini artık biliyorsun ve eminim ki onu akıllıca harcayacaksın.”

Biz diyoruz ki: Sıkıntı ve zorluk çekmeden elde edilen bir şeyin değeri asla bilinmez…